Yazmazsam içim rahat etmeyecek. Blogdaki ilk iki eserin, çömlek kırdıran havası ve metelik ağır zeybeğinin icracısı Fethiyeli Ramazan Güngör. Beğendiyseniz albümünü Kalan Müzik'te bulabilirsiniz.
"Şelpe" diye adlandırılan bir bağlama çalış metodu var, ilginiz varsa biliyorsunuzdur belki. Tezenenin -yani penanın- kullanılmadığı bir stil. Tel çekiyor, perdelere parmak vuruyor, sadece parmaklarınızı kullanıyorsunuz çalarken. Ramazan Güngör ömrü boyunca tezeneyi eline almadan çalan bir adam olarak bu metodun kendi çapında bir üstadı.
Bu üstadı saatlerce kameraya kaydedip, nasıl çaldığını, parmak ve vuruşlarını çözen, bunları başka derledikleriyle toparlayıp "şelpe metodunu" kitaplaştırıp ticari hale döken adamlar var. Ticareti de olsun, madem o kadar uğraştın, para da kazan. Ama sana kaynak olan adamları da gör biraz değil mi? Sadece isimlerini bir kuru zikretmekle kalma. Bu kadar paraya tamahkarlığı türkü gibi şeylerle uğraşan adamlarda gördüğümde, hissettiğimde çok sinirleniyorum. Erol Parlak'ı bu yüzden hiç sevmem. Bir başka sevmediğim, sevmeye çalışsam da artık sevemeyeceğimi anladığım adam Arif Sağ. Yakın uzak hasbelkader tanımışlığım var. Tanımasam da farketmez gerçi. Çok iyi çalarımı adamın gözüne gözüne sokan, Şekeroğlanı elli farklı tarzda çalan, her ritmi bilirim deyip davullar çalmaya kalkıp bence yüzüne gözüne bulaştıran bu adamı da sevemiyorum. Çok uğraştım sevmek için. Olmadı. Oğlunu da sevmem, gelinini de. Sevmem derken tarzlarını elbet, ikisinin de albümleri var.
Ben iyisimi gene Ramazan Usta'dan bir yorum daha koyayım. Kocaoğlan zeybeği. Bu zeybeği düzgün oynayanı bulursanız, kazık yutmamış gibi, adam gibi oynayanlarından birini, kaçırmayın bence. Çok kalmadı bu adamlardan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder